HACC
Tarifi: Hacc (الحج), lügatte mutlak manada “niyet etmek, kastetmek, hedef tayin edip ona yol tutmak, onu ziyaret etmek” demektir. Bu niyetve kasdın tekrarı haccın manasına daha uygundur.
Ayrıca kelimenin yapısında kastedilen, yön tutulan mekânın yüce görülüşü ve tazimi anlamı da vardır. Bir nevi; “gönülde yüce bir yeri olan bir hedefe yönelerek ona yol tutmak, bu kastı tekrar tekrar taşımak" demektir.
Fıkhî manada ise; “din-i mübinin rükünlerinden birini eda etmek için Beytullah’ı hedef tayin ederek, onu kasdedip, ona yönelip yol tutmak, onu ziyaret etmektir.”1
Mekke-i Mükerreme, Allah Rasûlü’nün ana yurdu, ilk vahyin indiği, İslâm nûrunun yayılmaya başladığı, yeryüzündeki bütün mü’minlerin kıblegâhı olan Kâbe’nin bulunduğu yerdir. İslâmın beş erkanından biri olan haccın edâ yeridir. Allah Rasulü’nün hicret ederken; "Vallahi sen Allah’ın en hayırlı beldesi, Allah’a en sevimli toprağısın. Eğer senden ayrılmak zorunda bırakılmasaydım ayrılmazdım”2 buyurarak övdüğü, İbrahim Aleyhisselam'ın duâsına mazhar olmuş beldedir. Sel sel olup akan mü’min gönüllerin varıp buluştuğu mukaddes diyardır.
Bizim de varıp bu coşkulu sele kapılacağız ve hayat boyu hatıralarını taşıyacağız. Ondan önce duygularımızın tazelenmesi için şu ayet ve hadislere kulak verelim:
Âyet ve Hadisler
﴿ إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنّاََسِ لَلَّذِى بِبَكَّةَ مُباَرَكاً وَ هُدىً لِلْعاَلَمِينَ. فِيهِ آياَتٌ بَيِّناَتٌ مَقاَمُ إِبْراَهِيمَ ج وَ مَنْ دَخَلَهُ كاَنَ آمِناً ط وَ ِللهِ عَلَى النّاَسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطاَعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً ط وَ مَنْ كَفَرَ فَإِنَّ الله َ غّنِىٌّ عَنِ الْعاَلَمِينَ.﴾
“Şüphesiz insanların Allah’a ibadet etmeleri için yeryüzünde kurulan ilk mabet, Mekke’deki mübarek, bütün âlemlere hidayet ve nur kaynağı olan Kabe’dir. Orada apaçık nice alametler, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya giren emniyet içinde olur. Gücü yeten, imkân ve yol bulan insanlar üzerinde, Beytullah’ı haccetmeleri, Allah’a bir kulluk borcudur.
Kim bunu inkâr eder, bu hakkı, bu farzı tanımazsa Allah’ın ne ona, ne ameline, ne de kâinatta bulunan herhangi bir şeye ihtiyacı vardır. O bütün âlemlerden müstağnidir.” (Âl-i İmran 96-97)
﴿قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِى السَّماَءِ فَلَنُوَلِّيَنَّ
“Ey Rasulüm! Yüzünü semaya doğru çevirip durarak bir arayış, bekleyiş içinde olduğunu görüyoruz. Seni gönlüne hoş gelecek, arzu edegeldiğin kıbleye döndürüyoruz. Yüzünü artık Mescid-i Haram’a çevir, Beytullah’ı kıble edin!
Siz nerede olursanız olun yüzlerinizi ona çevirin.
Şüphesiz ehl-i kitab onun Rablerinden gelen bir hak olduğunu çok iyi bilirler. Allah, elbette ki onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.” (El-Bakara 144)
﴿ وَ أَتِمُّـوا الْحَـجَّ وَ الْعُمْـرَةَ ِللهِ...﴾
“Allah için, Haccı da Umreyi de hakkıyla eda edip tamamlayın...” (El- Bakara 196)
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رَضِىَ الله ُ عَنْهُ قاَلَ: سُئِلَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ : أَىُّ الأَعْمـاَلُ خَيْـرٌ ؟
قال: (( الإِيمـاَنُ بِاللهِ وَ رَسُولِـهِ.))
قِيلَ: ثُمَّ مـاَذاَ؟ قاَلَ: ((الْجِهاَدُ فِى سَبِيلِ اللهِ.))
قِيلَ: ثُمَّ مـاَذاَ؟ قاَلَ: (( حَجٌّ مَبْـرُورٌ.))
Ebu Hureyre (ra) rivayet ediyor:
“Rasulullah(sav) Efendimiz’e; "Amellerin hangisi hayırlıdır" diye soruldu.
"Allah’a ve Rasûlü'ne samimi iman" buyurdular. "Sonra nedir?" denildi :
“Allah yolunda cihaddır,” buyurdular.
"Daha sonra nedir?" denilince de;
“Erkan ve adabına uygun, ma’siyet karışmayan, riyadan uzak, ihlasla eda edilen makbul Hacdır,” buyurdu. (Buhârî)
Ebu Hureyre'den(ra) nakledilen bir hadis:
((مَنْ حَجَّ ِللهِ فَلَمْ يَرْفُثْ وَلَمْ يَفْسُقْ رَجَعَ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ.))
“Kim Allah için hacceder, haccını eda esnasında şehevi sözler kullanmaz, şehevi davranışlarda bulunmaz, ma’siyet işlemez, seyyiat ve bayağılıklara tevessül etmezse annesinden doğduğu gün gibi temizlenmiş olarak diyarına döner.” (Muttefekun aleyh)
Âişe Validemiz'den gelen bir hadis:
مَا مِنْ يَوْمٍ أَكْثَرُ مِنْ أَنْ يَعْتِقَ الله ُ فِيهِ عَبْداً مِنَ النّاَرِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ.
“Allah’ın kulları cehennemden azad eylediği, Arafat gününden daha çok bir başka gün yoktur.” (Buhârî)-
Hacerü'l-Esved hakkında bir hadis:
((وَ اللهِ لَيَبْعَثَنَّـهُ الله ُ يَوْمَ الْقِياَمَـةِ لَـهُ عَيْناَنِ يُبْصِرُ بِهِماَ وَ لِساَنٌ يَنْطِقُ بِـهِ يَشْهَدُ عَلَى مَنِ اسْتَلَمَهُ بِحَقٍّ.))
“Vallahi! Allah, kıyamet günü gören iki gözü, konuştuğu dili olduğu halde onu diriltecek, kendisini hakkıyla istilam edip tavaf edenlere şahitlik yapacaktır.” (Tirmizî)